RUM PATRİKHANESİ KOÇBAŞI MI?
"Uzun zamandır küresel güçlerin, Türkiye’de yaptığımız karşılıklı hataların sonucunda Fener Rum Kilisesi’ni koçbaşı gibi kullanıp, nasıl bir kenara attığına ilişkin yazı yazmak istiyordum. Ama bir türlü gelişmelerle ilgili belgeler yeterli olmadığından dolayı yazamadım. Fakat Milliyet Gazetesi’nin 17 Şubat 2013 tarihli sürmanşetinde yer alan, “Fener Rum Patriği Bartholomeos Milliyet’e konuştu” yazısını okuyunca, istediğim belge tartışmasız olarak ortaya çıkmış oldu.
Dünyayı idare eden güçler; yeryüzündeki tüm ulus devletlerini yok ederek yerine, “Tek bir dünya devleti” kuracaktı. İlk resmi karar ise Lawrence P.McDonald’ın Kasım 1975’de ABD Kongresinde yaptığı bir konuşmada ortaya çıktı. Aslında Samuel Huntington’da 1996 yılında yayınlanan Medeniyetler Çatışması isimli kitabı da bu kararı yazdı. Planı uygulayan güçler, küreselleşmelerinin önünü açmak için ulus devletlerini hedef alan tüm muhaliflerle, Türkiye’de ise laik cumhuriyetle sorunu olan tüm kurumlarla ittifak halindeydiler. Bunların başında da, yüzyıllardır özellikle İstanbul’da emelleri olanların bir numaralı adresi olan Fener Rum Kilisesi idi. Tarihteki büyük oyunları anlamak için Fener Rum Kilisesi’ni izlemek yeterliydi."
Fransa’da 1789 yılında başlayan ve adı “ihtilal” olan değişim rüzgarları 1821 yılında Osmanlı topraklarına geldiğinde, “Mora İsyanı” başlayacaktı. İsyan sürecinde, isyana karıştığı için ilk önce azledilen sonra da 11 Nisan 1821 tarihinde asılan V. Gregorius’u ihtilal oyunun bir kullanılanı olarak görmek gerekir. Çünkü Mora isyanı için kullanılan patrik V. Gregorius idam edildikten 8 yıl sonra (1829), Yunanistan devleti kurulduğu gibi, dört yıl sonra da Yunan Ortodoks Kilisesi(1833) kurulmuştur. Ali Bayramoğlu’nun 12 Mayıs 2002 tarihli yazısına göre, döneme damgasını vuran, isyan çıkartan ve Fener Rum Kilisesi’ni kullanan, “Kelimenin gerçek anlamıyla o günün ‘derin devlet’ini temsil” eden Halet Efendi’dir.
ABD Başkanı Georges BUSH 25 Mart 2006 tarihinde, Osmanlı topraklarında 1821 yılında başlayan Mora isyanı sonrası kurulan Yunan devletinin nasıl kurulduğunu Beyaz Saray'da yaptığı bir konuşmada kadehini havaya kaldırarak, "Gençlerimiz Yunan bağımsızlığı için savaştı" diyerek özetlemiştir. BUSH'un bu sözleri Hürriyet Gazetesi’nde haber olarak yayınlandı. Ama haberin ne anlama geldiğini bir türlü anlamadık. Küresel güçlerin bugün dahi anlamadığımız bu oyunları, 1830 yıllarında Anadolu'da yaşayan Greogaryan Ortodoks Ermenilerini, Protestan ve Katolik yapmak üzere karar verdiklerinde de yaşandı. Böylelikle, 1831 yılında Fransa Büyükelçiliğinin girişimi ile Ermeni Katolik Kilisesi, 1853'te İngiliz ve ABD misyonerlerinin çabaları ile de Ermeni Protestan Cemaati kuruldu. Ve Anadolu insanı bu tarihlerden itibaren hallaç pamuğu gibi atıldı. Onun içindir ki bugünkü küresel gücün, Balkanlarda ulus devleti yaratma planında ilk tuğlayı İstanbul’daki patrikhaneye çektirdiğini söylemek tarihi bir tespittir. Sonrasında aynı güçler 1918 yılında bir kez daha aynı kiliseyi kullanarak, “Yeni Roma”yı yaratma oyunu oynadılar. “Anadolu’yu işgal edin, …Türkler bizi öldürecek…” diyen Fener Rum Kilisesi patriği Meletios; ittifak yaptığı güçler geri çekilince, önce, “İstanbul ve Anadolu Rumluğu Türk Milli Mücadelesine terk edilmemelidir…” dedi. Sonrasında yaptığı bir açıklamada ise, “Türkler ve Rumlarla ilgili olarak düne ait ne varsa unutalım, yeni bir sayfa açalım. Artık patrikhane sadece dini işleriyle ilgilenecektir. Geçmişte çok hata yaptık…” diyecekti.
Fener Rum Kilisesi’nin sıradan olmayan hatası bir süre sonra unutuldu. Yeni bir oyun sergilenmek üzere, bu sefer de Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atan Amerika Başkanı Truman çıktı . Şebekenin bir numaralı başkanı olan Truman, bu kez sahneye özel uçağı ile 26 Ocak 1949 tarihinde İstanbul’a getirttiği ve bir günde Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı yaptırdığı Athenogoras’ı çıkarttı. Yalnızca din işleri ile ilgileneceğini söyleyen Fener Rum Kilisesi yine küresel güçlerin kontrolüne girmişti. T.Cumhuriyeti Devleti’nin milli şefi ise Athenogoras’u Çankaya köşkünde ağırladı.
Athenogoras’un gelmesinin ardından İstanbul’da kalan ve çoğunluğu Türk Ortodoks olan Hristiyanlar, 6-7 Eylül 1955 ile 1964 Kıbrıs olayları sonrası Türkiye’yi terk etti. Time dergisinde de çıkan bir haber göre, “Kıbrıs meselesinde baş tahrikçinin patrik Athenogoras olduğu; Makarios ve beraber çalıştığı din adamlarının patrik’e bağlı bulunduğu, dolayısıyla ondan emir aldıkları…” yazıldı. Athenogoras, bugün sorun haline dönüşen Ruhban Okulu’nu da yüksek okul seviyesine getirdi. Kaybeden yine Fener Rum Kilisesi oldu.
Bir süre sonra Sovyetler dağıldı ve bitmeyen yeni dünya düzenleri dizisine devam edildi. Şebekenin Irak’ta kitle imha silahı, Türkiye’de ise ekümenik kilise aradığı dönemlerde Myra Metropoliti Prof.Dr. Hrisostomos Konstantinidis patrik olmayı beklerken, Kadıköy Metropoliti Dimitri Arhondoni (I. Bartholomeos) ABD’nin desteği ile 22 Ekim 1991 tarihinde patrik seçildi. O gün için patrik seçilmesinde, “Mesut Yılmaz’a talimat verdim” diyen Turgut Özal’ı unutmadığını söyleyen I. Bartholomeos’dan, Ruhban Okulu için komisyonu kurulduğunu Milliyet gazetesine verdiği röportajdan öğrendik. Bugün ise patrik, “Konu Ruhban Okulu ama Patrikhane muhatap değil. Okulumuz nerede” diyerek feryat ediyor.
Aslında bu feryatlar, küresel güçlerin yine Fener Rum Kilisesi üzerinden dünyayı nasıl kullandığını göstermektedir. Şebeke, Fener Rum Kilisesi’ni, dünyada yaşayan 250-300 milyon Hristiyan Ortodokssun ekümenik kilisesi olacaksın ve onları da İstanbul’dan idare edeceksin yalanı ile oyaladı. Sözde plana göre, Fener Rum Kilisesi, Rusya ve Ortodoks kiliseleri üzerinde dini olmayan ekümeniklik siyaseti ile etkin olacaktı. ABD Başkanı Bill Clinton’da bu gücün sağlanması için, 1994 yılında, Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu’ya “İstanbul’daki ekümenik Patriğin statüsü ve çalışma şartlarıyla ilgilenmesini Türk Hükümetinden…” istediğini açıkça beyan etmiştir. Kamuoyunda istenilen etkinin yaratılması için, basın-yayın organları ve onun da seçilmiş oyuncuları vardı. İşte o oyunculardan birisi de, henüz Ergenekon davası başlamadan önce (2006) kendisine zarf içinde o meşhur belgelerin yollandığı Aslı Aydıntaşbaş’tır. Aksiyon dergisinin 13 Nisan 1996 tarihli sayısında yer alan habere göre, patrik Aslı Aydıntaşbaş’dan kendisini F Gülen ile tanıştırmasını ister. O da Cengiz Çandar’dan, Çandar’da Zaman Gazetesi’nin imtiyaz sahibi Alaattin Kaya’dan aracılık yapması istiyor. Ve istenilen, “Diyalog için cesur adım” İstanbul Polat Renaissance Otel’de atılır. Aslı Aydıntaşbaş’ın Bartholomeos ile Gülen’i buluşturması ne kadar tesadüfse, zarf içinde kendisine gelen Ergenekon belgelerinin kendisine yollanması da o kadar tesadüftür.
Asıl plan küresel şebekenin Fener Rum Kilisesi ile dağılan Sovyetler Birliği’ni, Ortodoks çemberi içerisine alarak bölgede etkin olmasını istemesinden kaynaklanmaktadır. Ancak Rusya kendi halkı üzerinde oynanacak planları erken fark edince, küresel güçlerin Fener Rum Kilisesi’ni kullanma istekleri fazla sürmedi. Fener için tarihte bir perde daha kapandı. Ne zaman Rusya kendini toparladı ve İstanbul’un karşısına 4 Temmuz 2009 tarihinde yeni seçilen patrik Kirill ile dikildi, işte o zaman küresel şebeke İstanbul’u kendi haline bıraktı. Plan bozuldu. Bir anda Estonya, Gürcistan ve Ukrayna düştü. Turuncu devrim kızardı. Fener Kilisesi’ne ise Yunan adaları, İstanbul ve emeklerinin karşılığında Antalya-Kaleiçi’nde İtalyanlardan kalma bir kilisede, bölgede yaşayan Rusların ayin sırasında Bartholomeos’u tanıması, Demre’de bir ev ve adı Noel Baba Müzesi olan bir kilisede her 6 Aralık günü Aziz Nikolaus’u anmak için yapılan bir ayin kaldı.
Diğer tarafta ise kendisini cihan patriği olarak gören Bartholomeos;18 Şubat 2013 tarihli Milliyet gazetesinde Pelin Batu’ya verdiği röportajında ise Hristiyan dünyasının en görkemli yapıtlarından olan ve bugün Ayasofya Müzesi olarak ziyaret açık olan kilise için, “Biz bugüne kadar ki statünün korunmasını...” yani, “…biz müze kalmasını istiyoruz.” dedi.
Yeri gelmişken tarihçi Pelin Batu’nun patrik hazretleri ile kıymetli röportajı yapmadan önce bahsettiği ve çokça bahsedilen, “250 milyon insanın ruhani lideri” yalanına açıklık getirmek istiyorum.
Pelin Batu’nun 250 milyon insanın ruhani lideri olarak tanıttığı Fener Rum Kilisesi, ABD Senatosu’nda, bazı Demokrat ve Cumhuriyetçi senatörlerin birlikte sundukları bir önergede yer alan "AB yolundaki Türkiye'ye yüz milyonlarca Ortodoks Hıristiyan'ı temsil eden Patriği Ekümenik olarak tanıması ve tüm haklarının verilmesini” isteyen çağrının, Türkiye’de bilinçli veya bilinçsiz yapılan bir propagandasından ibarettir. Konuşmacıların o günkü keyfine göre, Fener Rum Kilisesi’nin tanıyanların sayısı 250-300 milyon arasında gidip gelmektedir. Aslında CIA’nın 2006 verilerine göre, dünyadaki Ortodoks nüfusu 223 milyon olarak görünmektedir Tabii ki bu nüfusun tamamının Ortodoks olduğunu söylemekte doğru değildir. Ama biz bunu doğru kabul edelim, bu nüfus içerisinde de Fener Rum Kilisesi’ni tanıyanların sayısı CIA’nın rakamlarına göre 6 milyon, 2006 yılında yaptığım bir araştırmaya göre ise 2-3 milyon civarındadır. Bunlar arasında dikkate alınacak olan sayı ise Fener Rum Kilisesi’nin Basın Sözcüsü Dositheos Anağnostopulos’un Atlas Tarih Dergisi’nin Ekim-Kasım 2011 tarihli 9. sayısında yayınlanan röportajında vardır. Dositheos Anağnostopulos’un, ekümeniklik ve 2-3-6 veya 300 milyon kişinin ruhani lideri denilen Fener Rum Kilisesi için, “Fatih Sultan Mehmet 1453'te Patrik Gennadios'u millet başı yaptı. Bunun dinle hiçbir ilgisi yok. Milleti idare etmek din adamının işi değil. O zaman patrik bunu yapamam diyemezdi, yapmaya mecburdu. Sorun veya yanlış anlama buradan kaynaklanıyor. Millet başılıkla ekümenikliği karıştırıyorlar. Artık medeni kanun var. Laik bir cumhuriyette bu asla olmaz. Ekümenikliğimize gelince, nasıl İskenderiye Patriği yalnızca Afrika'dan sorumluysa, biz de tüm Türkiye, 12 ada, Girit, Kuzey ve Güney Amerika'dakilerden yani diasporada yaşayan Rum kökenli Ortodokslardan sorumluyuz. Aşağı yukarı 8,5-9 milyon kişidir.” demiştir. Onun için artık İstanbul’daki kilise için ekümeniktir, 250 milyon kişiyi temsil ediyor yalanlarına itibar edilmemesi gerekir. Çünkü doğrudan kilise kaynakları ekümenik değiliz, 8,5-9 milyon kişiyi temsil ediyoruz demektedir. Demek ki bu durumda Fener Rum Kilisesi’ni olduğundan daha büyük göstermek isteyen Pelin Batu gibi tarih meraklıları ve manipülatörlerin kamuoyu yaratma planı da sona erdi. Dün bu yolla Balkanlar ve Kıbrıs parçalandı, Türkiye’de Türk Ortodoks Hristiyanlar mübadele edildi. Bugünde Türkiye’de, Bartholomeos’un koluna soktukları F. GÜLEN ile laik cumhuriyeti parçalıyorlar. Dün Fatih Sultan Mehmet’in emri için, “O zaman patrik bunu yapamam diyemezdi, yapmaya mecburdu.” diyenler, yarın aynı açıklamaları küresel güçler için kullanacaklardır. Bugün 250-300 milyon kişinin ruhani lideri kandırmacası ile yola çıkan Bartholomeos’un kendi kilisesinden açıklanan rakam, borsada yaşanan manipülasyonlar gibi bir anda, “8,5-9 milyon” kişiye düştü. Sahte tapuyla verilen yetimhaneyi ise nerdeyse kendisi ile oyun oynayan güçlerin markası olan Coca-Cola’ya devretmek üzere. Bartholomeos röportajında, “17 asırlık bir kurum” olduğunu söylerken, gerçekleşmeyen talepleri için de, “Bir sabır testinden mi geçiriyorlar bizi.” demiştir. Başında bulunduğu kilisenin tüzel kişiliği olamadığını söyleyen Dışişleri Bakanlığının bakanı olan Davutoğlu’nun kiliselerini ziyaretinde, “Bizim için onurdur sizin meselelerinizle uğraşmak” dediğini de söylemeden edemiyor. Patriğin röportajında, 250 milyon kişini ruhani reisi olmadığı ve ekümenik kilise yapılmayacağı ortaya çıkmıştır.
Aslında Bartholomeos; son iki yüz yıla bir baksa Balkanlarda çıkan isyana verdiği destekle patriklerinin Kin Kapısı’nda nasıl asıldığını, uğuruna isyan çıkardığı Yunanistan’ın kendisini nasıl tanımadığını, aynı hayallerle Kurtuluş Savaşı veren bir halka nasıl ihanet ettiğini ve çoğunluğu Türk Ortodoks olan Hristiyanların nasıl mübadil olduğunu, Ruhban Okulu’nu yüksek okul statüsüne çıkartarak içinden çıkılmaz bir hal almasına neden olan Atehogoras’ın kim olduğunu ve İstanbul’da son kalan Hristiyanların nasıl ülkeyi terk ettirdiğini görecek. Ama görmek istemiyor!.. Görmek istemedikleri için de bugün Türkiye’de 1500-2000 kişi kaldılar. Fener Rum Kilisesi son iki yüz yıldır, İsa yerine küresel şebekenin Yeni Roma’yı diriltmesini bekliyorlar. Katıldıkları her oyunda da kaybeden kendileri oluyor. Son feryatları ise “Okulumuz nerede” oldu!.. Sonrası da çok yakında, “Hani bizi ekümenik yapacaktınız” olacak!
Fener Rum Kilisesi’ni yüz yıllardır kullanan küresel güçler, demokrasinin tüm farklılıklarıyla insanların barış içinde birlikte yaşama kültürü olduğunu hiçbir zaman kabul etmedi. Kabul etmedikleri için de, Yeni Roma hayalleri ile Yunanistan’ı zorla Anadolu’dan koparılan insanlar ülkesi yaptılar. Bartholomeos bugün İstanbul’da 1500 kişi kalmalarının sebebinin kendi kilisesinin siyasi faaliyetleri ve tercihi olmasını görmek istemeden, “Niye gittiler, Niye bu kadar az kaldık?” sorularını soruyor. Görmemek için direniyor. Tabii ki suçlu yalnızca Bartholomeos ve kilisesi değil, ATATÜRK ve İnönü’de hata yapmıştır. Bu bağlamda, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün mübadele ile anavatanlarını terk eden Türk Hristiyanlar için, “en büyük üzüntüm” dediğini Celal Bayar’a söylediğini Hamdullah Suphi Tanrıöverden öğrenirken, Papa Eftim’in Lozan’dan sonra seksen altı bin kişinin tüm uğraşlarına rağmen Yunanistan’a gitmesine engel olmadığı için İsmet İnönü’ye yazdığı bir yazı da “…ATATÜRK’ün silah arkadaşı olmasaydın seni vatan haini ilan ederdim”sözlerini de unutmuyoruz.
Onun içindir ki eğer daha fazla küresel güçlerin oyuncağı veya yarın bir kenara buruşturulup atılacak kağıt gibi olmak istemiyorsak, kendimizi on yedi yüz yıllık Fener Rum Kilisesi yerine koyarak düşünmenin tam zamanı. Çünkü aynı oyunun bir benzerini İslam’ı Protestanlaştırma gayretleri ile Kürtler üzerinden oynuyorlar. Tek hedefleri var, kanla beslenen köhnemiş ekonomik düzenlerini sürdürmek. 26 Şubat 2013